KASVETLİ HAVA
O sabah, her zaman olduğu gibi işe gitmek için erkenden uyandı. Pencerenin hemen yanında yattığından perdeyi hafifçe aralayarak dışarıyı izlemeye başladı. Hava henüz aydınlanmamıştı ve yağmur çiseliyordu. Bir an havanın ne kadar kasvetli olduğunu düşündü. Sonrasında havanın dolayısıyla odanın ne kadar soğuk olduğunu anladı ve hemencecik yorganın altına girdi. En zor olanı da buydu. Yataktan çıkmak. Sıcacık hissediyordu yatağın içinde. O anlarda, küçüklüğüne, soğuk kış aylarında yatağında annesinin onu sarıp sarmaladığı zamanlara gidiyordu. İnsan özlüyordu.
Nihayet yataktan çıkmış ve kahvaltı yapıp üstünü giyinmişti. Evden çıkmadan önce son kez dışarıyı kontrol etti. Yağmur şiddetini artırmıştı. Yanına birkaç senedir kullandığı yıpranmış şemsiyesini alıp dışarıya çıktı. Apartmanın önünde duraksadı ve babasından kalan saatine baktı. Biraz daha yavaş hareket ederse otobüse yetişemeyeceğini anlayıp hızlanmaya başladı. Biraz sonra şemsiyesini açmadığını ve biraz ıslandığını fark etti. Kendine güldükten sonra şemsiyeyi açıp hiçbir yerle ilgilenmeden hızla yoluna devam etti.
Otobüs durağına gelmişti. Her ne kadar şemsiyesi olsa
da bacaklarının bir kısmı ıslanmıştı. Hemen dalda bir yerde beklemeye başladı.
Her an otobüs gelebilirdi. O ara kafasını kaldırıp biraz etrafı inceledi. Dar
sokaklar, henüz sönmeyen sokak lambaları, ıslanmış kaldırımlar ve sabahın
köründe onunla beraber bekleyen birkaç kişi. Sabah dışarıyı ilk gördüğündeki
kasvetli havayı şimdi daha da hissetmeye başladı ve içinde uzun zamandır olan
umutsuzluk da katbekat arttı.
Otobüs geliyordu. Her zamanki gibi çok kalabalıktı.
Aslında buhar olan camlardan otobüsün içini görmek pek mümkün değildi ama
kalabalık olduğunu biliyordu. Otobüs
yavaşça yanaştı ve kapısı ''pısssss'' diye açıldı. Ardından sırayla içeri
girmeye başladılar. O ise en son bindi. Biner binmez insanların asık ve mutsuz
yüz ifadeleri dikkatini çekti. Belki de bu kasvetli hava onları da etkilemişti.
Ama bu yüzler sanki kasvetli havadan daha fazlasını anlatıyordu.
Otobüs şoförü ‘’Yine erken kalk, yine direksiyon
salla, yine insan dırdırı çek... Her sabah aynı terane. Ulan, şeytan diyor ki bırak
işi git evde yat ama çocuklar ile hanım ne olur sonra? Neyse mecbur katlanacaz.’’
Yaşlı teyze ‘’Bu yaşta kalkıp işe gideceğimi kırk yıl önce
deseler inanmazdım. Ah be Mehmet Efendi, ne diye erkenden göçüp gittin. Zaten
çocuklar hayırsız çıktı. İnsan annesini arayıp sormaz mı yahu. Hayret!’’
Üniversite öğrencisi ‘’Bu saatte ders mi olur arkadaş? Sabah
erken kalk derse git, kalitesiz hocalardan ders dinle, tonla slayt çıkar,
tatsız tuzsuz öğle yemeği ye, iki çay içsen olmuş kaç lira ki verilen bursla
bir ay geçinmemiz isteniyor. Yurtta kalmak zaten ayrı dert. Hangi birine
yetişelim? Zaten ucuz olmasa sabahın körü şu otobüste sıkış tıkış gitmek de çekilmez
ya neyse!’’
İşçi ‘’Şu kirli kıyafetlerle otobüse biniyorum, acaba
arkamdan bişe diyorlar mı? Yav derseler de desinler. Çalışan adamız, çarpmıyoz
çırpmıyoz, emeğimizle para kazanıyoz ya! Para demişken, acaba bizim patrondan
biraz avans istesem verir mi? Kızın mont eskimiş, gerçi neyi yeni ki. Ulan şu
hayatta bi rahata eremedik. Bi mont bile alamıyoz. Yazıklar olsun böyle
düzene!’’
Ortaokul öğrencisi ’’Şimdi, elimde on lira var. Beş lira
otobüse verdim. Ama bunun dönüşü de var. Of baba ya! Yine eksik vermişsin. Ne
yicem ben okulda. Neyse annem yine ufak bi iki parça bişi koymuştur. Bi yandan
da lise sınavı var. Yine geldi aklıma. Offff!!!’’
Yaşlı dede ‘’Emekli olacaz diye canımız çıktı. Yok şu belge
bu belge, şu kadar gün doldur, şu yaşı bekle… İki kuruş maaş için olacak iş
değil. Ama elden ne gelir ki?’’
Temizlikçi kadın ‘’Acaba çocuklar okula varabilmiş midir? Baya da soğuk varmış. İyice giydirdim ama ya üşürseler. Babaları olacak kahrolası adam azıcık çalışıp kışlık kıyafet alsa ne olur sanki. Anca içip içip kumar oynamayı bilsin. Pislik adam! Bi kurtulamadım zaten. Ah şu çocuklar olmasa bilirdim ne yapacağımı da işte kıyamıyorum onlara. O değil de bu aralar pek dardayız. Bu gideceğim ev sahibi inşallah iyi para verir. Gerçi bu en cimrilerinden.’’
Bu küçük otobüsün içinde onca insan ve hepsinin de ayrı bir hikayesi vardı. Aslında biraz daha dikkatli dinleyince o kafaların içindeki sesleri duyabilmek mümkündü. Herkes benzer dilde konuşuyordu sanki. Aslında o da onlardan pek farksız hissetmiyordu. Zaten aynı yolun yolcularıydılar.
Emeğinize sağlık🤌
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilEve indim dertli dertli
SilEvim benden kasvetli
Kapı kitli baca kitli
Köyüm eski köyüm değil 🤫